Her şey neye inandığınızla başlar.. Kıtlığa mı inanıyorsunuz? Bolluk ve berekete mi?
İçindekiler
Kıtlık Bilinci Nedir?
Geçmişte zihnimizde oluşan kalıplara farkında olmadan takılıp kalarak, kendimizi bilinçsiz bir şekilde sabote etmektir. Dünyada var olan her şeyin yetersiz geleceğine inanmaktır. Korku içinde yaşayarak, her konuda eksiklik yaşayacağınıza ve sınırlı bir hayatınız olduğuna inandığınız sürece kıtlık bilincinde yaşayabilirsiniz.
Bolluk Bilinci Nedir?
Evrende ve dünyada var olan enerjinin veya kaynağın sonsuz olduğuna ve bunun bir parçası olduğunuza inanmaktır. Geçmişte bilerek veya bilmeyerek, öğrendiğiniz kalıplardan sıyrılarak, sınırlı inançlarınızı kırdığınız, zihninizi daha geniş düşüncelere açtığınız, huzur bereket, bolluk ve refah dolu bir hayata inandığınız zihnin tanımıdır.
Bilinç altımız gerçek ve hayalin arasındaki farkı bilemez. Kıtlık bilincine sahip olmadığınızı, buna sahip olmaktan korktuğunuzu düşünseniz bile bu düşünceyi tekrarlayarak veya korkunuzu devamlı dile getirerek aslında bilinç altınıza kıtlık bilincini programlayabilirsiniz. Düşüncelerimiz ile kendimize nasıl bir baskı kurduğumuzun farkına varırsak, bolluk bilincini geri kazanmanın ilk adımlarını atmışız demektir. Evrende var olan bolluğun bir parçası olduğunuzu düşünmüyorsanız, nedenini kendinize ve zihninize sormanız gerekmektedir. Zihninizin sınırlı bir düşünce yapısına sahip olmasına izin vermeyin, kendinize sorun, sorgulayın iç dünyanızı keşfedin, kendinize değer verin. Evrende her şey bol miktarda vardır, kişi ne yaşarsa yaşasın, durum ve koşulları ne olursa olsun herkes onun bir parçasıdır. Bu zenginliğe ve bolluğa katılmak için zihninizi açın, hissedin, kedinizi akışa bırakın ve ilahi güce güvenin. Mucize beklemeden, zihninizi bolluk akışına bırakıp, zamanı An’a odaklanarak yaşayın. Zihninizi refaha, zenginliğe ve bolluğa açmanın tüm bunları hayatınıza çekmenin yollarından biri de zihninizdeki eski kalıplaşmış düşüncelerden arınıp, gerek imgeleyerek, gerek düşünerek bu kalıplardan sıyrılmanız. Zihninizde tekrar ettiğiniz, hayal ettiğiniz her şeyi eninde sonunda başarırsınız. Bunu başarmanızın diğer bir yolu da bu konuyla ilgili olumlama çalışmaları yapmaktır. Doğru ve ciddiyetle uyguladığınız olumlu ifadeler veya zihin çalışmaları her zaman refahın kapısını açar. Unutmayın yaptığınız her konuşma, söylediğiniz her sözcük her şeyin başlangıcı değil, o ana kadar olan her şeyin devamıdır.
Para maddi zenginliğin sembollerinden biridir. Ancak bolluk ve bereketimizi sadece bununla görmek sınırlayıcıdır. Gerçek ve asıl olan bolluk bilinci, zihnimizi, bilincimizi, kalbimizi ve ruhumuzu evrendeki sonsuz, sınırsız enerjiye koşulsuz açtığımız zaman bizimle olur. Tüm bunlar iç içe ve birbirine bağlıdır. Nakış nakış, ilmek ilmek işlenmiş kusursuz bir düzendir.
Bolluk ve bereket kelimelerini artık günümüzde kişisel gelişim süreçleri dahil çoğu alanda kullanmaya ve duymaya başladık. Aslında şu anki duruma bakacak olursak anksiyete, borç, korku, endişe, stres bunların içerisinde maalesef ki bollukla yaşar hale geldik. Beynimiz olmasını istemediğimiz şeylerin olmasına ve sanki sahip olmadığımız şeyleri istemeye programlanmış durumda. Ancak zihnimiz kıtlık bilincinden, bolluk bilincine geçtiğinde bolluk ve bereketi gerçekten yaşayabilir. Bilinç altınızda oluşmuş kalıtsal düşünceler, ailenizden, atalarınızdan size kalan düşünce kalıpları, yaşamış olduğunuz travmalar, büyümüş olduğunuz ortam bunların hepsi veya bir kaçı kıtlık bilincine sahip olmanızı sağlamış olabilir.
Kıtlık bilinci ile sınırları oluşmuş zihin, sürekli olarak aynı şeyin farklı hallerini bize yaşatır. Ne kadar iyi bir işiniz, sevgiliniz, paranız, huzurunuz olursa olsun, ne kadar sağlıklı veya mutlu olursanız olun zihniniz kıtlık bilincinde takılıp kaldıysa, “bu sahip olduklarım bana yeter” dedirtmez, bunun temelinde ‘yeterli olmadığınız’ inancı yatar. Neyi başarırsanız başarın, ne kadar kazanırsanız kazanın kendinizi öyle ya da böyle yetersiz hissedersiniz.
Son yıllarda gündemde olan atalarımızdan, genlerimizden bize gelen duygu ve düşünceler olduğu. Ve bunların kaderimiz olmadığı, değişebildiği. Peki ya bu kıtlık bilinci de atalarımızdan bize gelen bir şartlanma ise? Annemizin kendi kendisi ile ilgili yetersiz veya bozuk algısı ya ona da annesinden geçtiyse? Acaba bu şartlanmalar ne zaman başladı? Burada en önemli olan ne zaman bu şartlanmaların son bulacağı.
İnsanoğlu yaşadığı yıllar boyunca ya her şeyin fazlasını ister ya da elinde olandan başka bir şeyi, sanki buna programlanmış gibiyiz. İstemeye bağımlıyız desek yalan olmaz galiba. Çevremize baktığımızda, yaşadığımız hayat, çevremizdeki insanlar bize ne istememiz gerektiğini dikte eder. Herkesin bir fikri vardır, sizin için doğru olanı kesin dille bildiklerini düşünürler. Siz de eğer “hayır” diyemeyen biriyseniz bu sistem size mutluluk getirmez, daha fazlasını isteme, elde etme arzusu getirir. Bu şekilde mutluluğun dışarda aranacak bir şey olduğunu düşünmeye başlarız ve zamanla da kabule geçeriz. Şu an mutlu değiliz çünkü ona sahip değiliz, sahip olmak için kendi isteklerimizi önemsemeye başlamamız, kendi sınırlarımızı çizmemiz ve en önemlisi kendimizi sevmemiz gerekir.
Bolluk bereket bilincine bizi götüren formül ise, kendimiz olmak ve hayata dahil olmak.
Aslında ilk adım, anda olmak ve şu anda mutlu olmak, sahip olduklarımıza şükretmek. Mutlu olmak için bir sürü sebebimiz olduğunu fark etmek ve bunu kabul etmek. Hayatımızın bolluk içinde bereketli olduğunu hissetmek. Mutlu olduğumuzu kabul etmek için belirli şeylere sahip olmamız gerekmiyor, çok paranız olması, iyi bir işinizin olması, sevgiliniz olması gerekmez. Sadede mutlu olmanız gerekir. Hayatınız ve kendiniz için istediğiniz ne ise, onun için kapıları açabilirsiniz. Şu an düşündüğünüzde bu size imkansız gibi gelebilir ama bolluk ve bereket daima ona sahip olana gelir. Aslında bolluk ve berekete sahibiz sadece biraz derinlerde üzeri tozlanmış şekilde gün ışığına çıkmayı bekliyor.
Eğer şu an varoluşunuz başkaları tarafından manipülasyona maruz kalıyorsa yani duygusal haliniz, kırgınlıklarınız ve öfkeleriniz için karşınızdakileri suçluyorsanız ve bütün yaşama gücünüzü u olanlara verdiyseniz bu kıtlık bilincinin ta kendisidir. Bereket bilinci ise duygusal olgunluk gerektirir, hiçbir duygumuzu, sinirimizi yönetmez. Kendinizin yetersiz ve eksik olduğunuz duygusunu değiştirdiğinizde, en önemlisi kendinizi sevmeye başladığınızda özgürleşirsiniz ve kendi bolluk bereketinizi öğrenmeye başlarsınız. Farkına vardığımız an olumsuz olan duygularımız özgürleşir.
Dünyadaki en iyi ilaç hayatımızı istediğimiz gibi yaşamaktır. İşte bunu sağlamanın bir yolu bolluk bereket bilinciyle hayatımızı anda yaşamaktır.
Unutmamız gereken en temel nokta ise biz değiştiğimizde hayatımız da düşüncelerimiz de bilincimiz de değişir.
Kıtlık bilincinde olduğunuzun göstergeleri nelerdir diye sorgulayacak olursak;
- Sürekli her şeye rağmen elindekileri kaybetme korkusu.
- Başarılı olduğunda şanslı, başarısız olduğunda eksik olduğunu hissetmek.
- Yapmak istediğin şeyler için yeterli zamanının olmadığı ve olmayacağı hissi.
- Gereksiz yere para harcama korkusu.
- Pazarlığa fazla merak duymak.
- İş hayatında veya özel yaşamında sürekli bir şeylere yetişme hissi.
- Hiçbir zaman maddi manevi yeterli kaynağa sahip olmadığını düşünmek.
- Başkalarından daha fazla şeye veya daha iyi bir şeylere sahip olduğunda suçlu hissetmek.
Bunlardan birkaçı sizde varsa kıtlık bilincine sahip olabilirsiniz.
Albert Einstein dediği gibi “İnsanoğlu ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp tekrar onlara geri döndüğünü bilse eminim çok daha dikkatli konuşurdu!”
İlginizi Çekebilir
Hastalıklar ve Hayatımıza Etkileri > ozlemertav.com.tr/hastaliklar-ve-hayatimiza-etkileri
